Forum Tutkum - vBulletin




Etiket Listesi

Toplam 3 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 3 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    Bayan Üye Giz - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)

    Forυмтυтĸυм.orɢ ~ нαyαт pαylαþтýĸçα ɢüzeldir
    Kayýt Tarihi
    27.Aralýk.2014
    Mesajlar
    485
    Beðendikleri
    312
    Beðenileri
    473
    Mentioned
    65 Post(s)
    Tagged
    7 Thread(s)
    Tecrübe Puaný
    7

    Türkçeyi Doðru ve Güzel Konuþmanýn Önemi

    Güzel Türkçemiz malesef þuan çok bozuldu bunu yapmamaya çalýþþsakta hepimiz bi parça yapýyoruz.Bu yazýyla biraz daha dikkat edebileceðimizi umuyorum.

    Dil; duygu ve düþüncelerimizi, bilgi ve becerilerimizi, ümit ve hayallerimizi, plan ve projelerimizi, strateji ve hedeflerimizi, arzu ve isteklerimizi baþkalarýna anlatýp aktarmanýn ve iletiþim kurmanýn en önemli öðesidir. “Yazý” bile, dilin sembollerle ifade edilen þeklidir. Konuþma ve duygularýmýzý paylaþma aracý olan DÝL, Yüce Yaratýcýnýn insanlara bahþettiði en önemli fazilet ve meziyetlerin baþýnda gelir. Konuþulan dilleri insanlar kendileri tasarlayýp meydana getirmiþ deðildir. Farklý kavimlerin yaþadýklarý coðrafi þartlara uygun deðiþik renk ve biçimlerde yaratýlmalarý gibi ayrý ayrý “DÝL”leri onlara ilham eden de yine Rabbimizdir ve bu Allah’ýn hikmet ve ibret ayetlerinden birisidir. (Bak: Rum 22. ayet) Evet, insanlara, dil icat etmekten ziyade, kendi dillerini geliþtirmek, sistemleþtirmek, devlet ve medeniyet dili haline getirmek fýrsatý verilmiþtir.
    “(Allah) Ýnsaný halk etmiþ ve ona beyaný (iletiþim kurmayý ve duygularýný baþkalarýna anlatmayý) öðretmiþtir”. (Rahman Suresi 4. ayet)“Biz hiçbir Elçi’yi, kendi kavminin dilinden baþkasýyla göndermedik ki, onlara (ilahi gerçekleri ve insani görevlerini) apaçýk beyan edip (anlatabilsin)” (Ýbrahim Suresi 4. ayet) ayeti de, her ülkede gerekli ve geçerli olan resmi dili çok güzel ve düzgün konuþmak lüzumuna iþaret etmektedir.Asla unutulmasýn ki, bir toplumu millet yapan ve birbirine baðlayýp güçlü, onurlu ve huzurlu kýlan öðelerin en önemli ilk ikisi; DÝN birliði ile DÝL birliðidir. Dil insanlýk tarihiyle birlikte meydana gelmiþ ve devam etmiþ tabii bir ihtiyacýn eseri ve öðesidir. Bu nedenle, dillerin yozlaþmasý, bozulmasý ve kýsýrlaþmasý, toplumun kültür seviyesini düþürecek ve medeniyet sürecini körletecektir. Çünkü insanlar, ancak konuþup yazabildikleri DÝL seviyesinde düþünce ve çözüm üretebilecektir. Baþkalarýyla doðru ve doyurucu iletiþim kurabilmeleri de, yine ancak konuþup yazabildikleri dilin zenginliði ve güzelliði sayesindedir. Dil sadece iletiþimin deðil, baþkalarýný olumlu biçimde etkilemenin ve yönlendirmenin de en önemli aracý olma özelliðine sahiptir.Türkçeyi güzel ve doðru konuþmanýn önemi:Türkçemiz, ayný zamanda binlerce yýllýk inanç ve kültür deðerlerimizin ve medeniyet birikimlerimizin “kod”larýný ve þifrelerini özünde taþýyan kelime hazinemiz ve ortak zihnimizdir. Dil, bilgisayar gibi sadece bilgilerin yüklendiði bir depo deðil, ayný zamanda yeni bilgilerin ve düþüncelerin üretildiði, eski bilgilerin tazelenip güncel ihtiyaç ve amaçlara uygun sentezlendiði bir ifade ve iletiþim sistemidir. Yani insanýn kelime hazinesi ve Türkçeye hâkimiyeti, onun düþünce ve deðerlendirme seviyesinin de göstergesidir. Ama bugün maalesef üniversite mezunlarý bile Atatürk’ün Nutkunu anlayamaz ve dedesinin hatýralarýný okuyamaz hale getirilmiþtir. Gerekli ve yeterli bilgi üretmenin ve yeni beceriler ve keþifler geliþtirmenin vazgeçilmez iki unsuru: zengin bir dil hazinesi ve baðýmsýz düþünme, zihnetme ve mantýk yürütme yeteneðidir.Bunun için de:
    1. Anadilimizi geçmiþte konuþulan ve yazýlan þekliyle (Osmanlýca kelimelerle) bugünkü Türkçemize yerleþen yeni sözcüklerle birlikte öðrenme gayreti gütmek
    2. Türkçe karþýlýðý bulunan veya uzun zaman içinde Türkçeleþmiþ sayýlan kelime ve deyimler varken, yabancý ve özellikle Ýngilizce sözcüklere asla tenezzül etmemek
    3. Türkçemizi, dil bilgisi kurallarýna uygun ve düzgün konuþmaya özen göstermek
    4. d)Ve özellikle, hem de ivedilik (öncelik)le, mahalli þiveleri ve bölgesel lehçeleri kesinlikle terk etmek gerekir.

    Çünkü:
    1. Mahalli þiveler ve bölgesel lehçelerle, duygu ve düþüncelerimizi ifade etme imkâný kýsýtlý hale gelmekte, dolayýsýyla beynimiz kýsýr bir iletiþime mahkûm edilmektedir.
    2. Türkçemizi mahalli þivelerle konuþmak, ortak iletiþim aracýmýz ve Milli kaynaþma kaynaðýmýz olan dilimizi birbirimize yabancýlaþtýrmakta ve maalesef Batýlý Doðuluyla, Akdenizli Karadenizli ile anlaþamaz duruma gelmektedir.
    3. Bölgesel þive ve lehçeler, dýþ güçler tarafýndan bir ayrýþma vesilesi olarak teþvik edilmektedir. Özellikle Doðu ve Güneydoðu bölgemizdeki Kürt kökenli kardeþlerimiz Türkçeyi kendilerine özgü bir þiveyle konuþarak, bu lehçeyi PKK’nýn ve sivil uzantýlarýnýn bir parolasý ve birbirini tanýma vasýtasý gibi kullanma eðilimindedir.
    4. Filmlerde, dizilerde, tiyatro sahnelerinde, hatta kitap ve gazete dilinde, “Doðu þivesi, Karadeniz þivesi, Ege þivesi, Trakya þivesi, Ýç Anadolu þivesi, Elazýð-Erzurum lehçesi” sürekli ve sistemli þekilde gündeme getirilmek suretiyle, hatta daha da ileri giderek “Kürtçenin, Laz dilinin, Çerkezcenin” resmi eðitim dili olmasý talepleriyle ve “masumane bir insan hakký” görüntüsüyle, Milli birlik ve dirliðimiz dinamitlenmek istenmektedir.
    5. Bu tehlikeyi frenleyip önlemek üzere:
      1. Aile fertleri olarak: kendi aramýzda Türkçeyi Ýstanbul þivesiyle ve doðru þekilde konuþma ve mahalli þiveleri býrakmaya özel bir dikkat gösterilmelidir. Çocuklarýnýza býrakýlacak en güzel miras onlara dilimizi güzelce öðretmektir.
      2. Resmi ve özel eðitim birimleri olarak: öðretmenler ve okul yöneticileri ilk, orta ve lise seviyesindeki öðrencilerimizin, Türkçeyi kesinlikle Ýstanbul þivesiyle konuþmalarý ve yerel lehçeleri mutlaka býrakmalarý konusunda rehberlik etmeli ve bu maksatla çok özel kampanyalar yürütmelidir.
      3. Özel ve resmi radyo ve TV’ler olarak: yerel ve bozuk þivelerle sunum yapma, tartýþma açma, fýkra ve güldürü sanatýnda kullanma giriþimlerini, çok gerekli olmadýkça yer vermemeli, güzel ve etkili Türkçe konuþmayý özendirmelidir.
      4. Devlet ve hükümet yetkilileri olarak: Kürtçe gibi, isteyenlerin anadilini rahatlýkla öðrenme, geliþtirme, yerel TV ve radyolarda kullanabilme imkânlarý saðlamak ve bu temel insan hakkýna saygý duyulmak yanýnda, Türkçeyi Ýstanbul þivesiyle ve yazýldýðý þekliyle öðretmek ve bunu yaygýn hale getirmek üzere, kaba ve bozuk mahalli lehçelerin tedricen terk edilmesi konusunda, etkin projeler üretmeli ve bunu Milli bir devlet politikasý haline getirmelidir.

    Resmi ve ortak dilin, en güzel þiveyle ve en etkin biçimde kullanýlmasý, Kur’an’ýn da emridir.Rabbimiz, Nisa suresi 63. ayetinde:“(Ey elçim)… Sen onlara vaaz ve nasihatle öðüt ver ve onlarýn içlerini (nefislerini ve gönüllerini) etkileyecek “belið” (açýk, anlaþýlýr ve vicdanlarda iz býrakýr) þekilde düzgün ve güzel söz söyle” ayeti ortak dilimizi en doðru þekilde kullanmayý emretmektedir.Büyük Ýslam halifesi Hz. Ömer’in bu ayete dayanarak Arapçayý bozuk þivelerle konuþanlarý ve ortak iletiþim vasýtasýný yozlaþtýrma çabalarýný yasakladýðý, uymayanlarý cezalandýrdýðý ve bu amaçla özel bir kampanya baþlattýðý rivayet edilmektedir.“(Hz. Musa) Dedi ki: Rabbim, göðsümü aç (gönlümü ferahlandýr ve ilmimi arttýr)”“(Zalim yöneticilere ve gafil halk kesimlerine karþý iman ve ahlak esaslarýný teblið etme sorumluluðumda) iþimi kolaylaþtýr”“Dilimden düðümü çöz (güzel ve etkili konuþma becerisi kazandýr)”“Ki (insanlar) söyleyeceklerimi (kolaylýkla) kavrasýn (ve iletiþimde bir sýkýntý yaþanmasýn)” (Taha Suresi: 25-26-27-28) ayetleri de gayet açýk ve nettir.Doðru kullanýlan ortak ve resmi dil; yüksek edebiyat ve medeniyetin kilidi yerindedirDil, düþüncenin, fikir ve zikir ikliminin ana rahmi gibidir. Hikmet ve hakikat rehberi yüksek düþünceler, örnek ve orijinal projeler, ancak, doðru, zengin ve doyurucu bir anadil ikliminde ve zemininde çiçek açabilir. Biz, eðer bilimi ve düþünce sistemini TÜRKÇE üretip, TÜRKÇE ifade edemiyorsak, biz o bilgi ve becerinin gerçek sahipleri deðiliz demektir. Bir insanýn yabancý ve yaygýn Ýngilizce gibi dilleri öðrenmesi, elbette onun ufuklarýný ve dünyaya ulaþma imkânlarýný geniþletecektir. Ve hele Yüce Dinimizin temel kaynaðý olan Kur’an lisanýnýn (Arapçayý) bilmek, insanýn olgun düþünme ve deðerlendirme yeteneðini oldukça derinleþtirecektir. Ancak bir baþka dili doðru anlamanýn ilk þartý, kendi anadilini düzgün ve özgün öðrenmektir.Dil sistemi ve özellikle Türkçemiz; “karþýt”lýk (zýtlýk) ilkesi üzerine þekillenir. Ünlüler ünsüzlerle, eþ anlamlý kelimeler zýt anlamlý sözcüklerle bir karþýtlýk (zýtlýk) düzeni içinde konuþma ve anlaþma dili haline gelir. Bunlarýn en önemli gereði ise, “sözcükleri seçme ve sýraya dizme” eksenidir.Bir dili kullanýrken sözcükleri, dil bilgisinden bildiðimiz bir düzende "özne, tümleç, nesne, yüklem" düzeninde sýralamak gerekir. Buna “sýralama ekseni” adý verilir. Sýralama ekseninde sözcüklere, cümle içindeki görevlerine göre yeni bir anlam yüklenir. "Ahmet kediyi yakaladý." cümlesinde Ahmet eylemi yapan öznedir, “kedi” ise bu eylemden etkilenen varlýk yerindedir. "Kedi fareyi yakaladý." cümlesinde eylemi yapan kedidir. Bu, þu anlama gelmektedir: Sözcüðün cümle içindeki konumu, ona yeni bir anlam kazandýrýverir. Buna, sözcüðün dil bilgisi anlamý denir. Sýralama ekseninde yapýlan deðiþiklikler, çok ciddi anlam deðiþmelerine yol açabilir. Türkçe, söz dizimi açýsýndan kurallý bir dil olduðundan onu doðru kullanmanýn temel þartlarýndan birisi, sýralama eksenine dikkat etmektir.Sýralama ekseninde yer alan sözcükler bulunduklarý konuma baðlý olarak dil bilgisel (gramatikal) bir anlam kazandýklarý gibi, önünde veya ardýnda bulunan sözcüklere göre ve birbirlerine baðlanýþ biçimlerine göre yeni anlamlar kazanabilir. Bu anlama, kelimenin söz dizimi anlamý denir. "Göz" sözcüðü bir cümle içinde kendisinden sonra gelen sözcüðe göre yeni anlamlar içerir: "Göz alýcý, göz hekimi, göz hakký, göz hapsi, göz kararý, göz koymak, göz önü, göz yaþý, göz yummak, gözden düþmek, göze gelmek, gözden kaçmak, gözden kaybolmak, göze girmek, gözü tok" gibi kullanýmlarda "göz" sözcüðüne çok farklý anlamlar yüklenmiþtir.Sýralama ekseninden baþka, dilde bir de seçme ekseni önemlidir. Seçme ekseni; sýralama ekseninde yer alan sözcüklerin yerini alabilecek sözcüklerin oluþturduðu listedir. Bir cümlenin öznesinin "Mehmet" olduðunu düþünelim. Bu cümlede "Mehmet" yerine "o, arkadaþým, kardeþim, bizim yaramaz" sözcüklerini kullanabiliriz. Dilimiz bize, cümlede bulunan bir sözcüðün yerini alabilecek baþka sözcük listesi sunacak kadar zengindir. Bu listeye seçme ekseni adý verilmektedir. Dili doðru kullananlar bu listeden en uygun sözcüðü seçenlerdir. Bu sözcüðü seçerken cümleye en uygun olanýný bulmamýz önemlidir. Bu sözcüðün seçiminde; kiminle, nerede ve hangi düzeyde konuþtuðumuzun veya yazýda kime ve hangi þartlarda yazdýðýmýzýn da göz önünde bulundurulmasý gerekir. Bu konu doðru anlatýmýn temelini oluþturan önemli bir dil ilkesidir.Dikkat edilecek olursa seçme ekseninde yer alan sözcükler iki zýt özelliði kendilerinde toplayabilir. Onlar bir bakýma eþ anlamlý sözcüklerdir. Özne olarak bir cümlede "Ahmet" sözcüðünü kullanabileceðimiz gibi "o" zamirini de kullanabiliriz. Bu durumda "Ahmet" ve "o" ayný varlýðý dile getirir ve eþ anlamlý sözcüklerdir. Diðer yönden Ahmet'ten "Ahmet" veya "o" diye söz etmemiz arasýnda ince bir anlam farký da sezilir. "Ahmet" sözcüðü ile "o" sözcüðü bir "karþýtlýk" hâli içindedir. Doðru ve doyurucu anlatým, en uygun sözcüðü seçebilmektir.Etkili ve verimli iletiþim prensipleri:Önce dinlemeyi bilin: Birçoðumuz, ne söyleyeceðimizi düþünmekten, baþkalarýnýn söylediklerini doðru dürüst dinlemeyiz. Oysa siz onlarý dikkatle dinlerseniz, onlar da sizi, ilgiyle dinleyecek ve saygý gösterecektir.Baþkalarýný ilgilendiren konulardan söz edin: Karþýnýzdakine yetenekli olduðu konuda konuþma imkâný verirseniz, sýkýntýlý bir sessizliði önlersiniz ve çoðunlukla karþýnýzdaki, anlattýklarýna o denli dalar ki, iki insanýn konuþmasýna en çok engel olabilecek olan sýkýlganlýðý kayboluverir.Sýkýcý ayrýntýlara girmeyin: Konuþurken, en küçük ve gereksiz detaylara dalarsanýz, siz ana konuya gelinceye kadar karþýnýzdaki kiþi sýkýlýp ilgisi daðýlabilir.Kesin ifadelerle konuþmaya gayret gösterin: Konuþmaya, baþlamadan durup, önce aklýnýzda kelimeleri seçin. Bir konudan ötekine geçmeyin. Konuþurken, konuþtuðunuz kiþinin yüzüne bakýn, mýrýldanýr ve mýzmýzlanýr gibi konuþmayý terk edin.Etkili ve dikkat çekici sorular yönelttin: Bir sorunun akýllýca sorulmasýyla, karþýnýzdaki kiþinin “açýlmasýný” saðlarsýnýz. “Ýþler nasýl?” ya da “ne haber?” gibi sorular gereksizdir. Fakat, “iþe nasýl baþladýnýz?” veya “sizce nasýl” gibi sorular karþýnýzdaki kiþiyi konuþturacak ve sizin de gerekenden fazla konuþmanýzý önleyecektir.Öfkelendirmeden itiraz etmeyi öðrenin: Çoðu kez, ne konuþtuðunuz deðil de, nasýl konuþtuðunuz önemlidir. Dostça bir tartýþma konuþmayý zenginleþtirir, fakat sertçe sarf edilen bir söz, iki tarafýn da hýrsa kapýlýp, birbirlerinden uzaklaþmalarýna yol açabilir.Kimsenin sözünü kesmeyin: Biri konuþurken konuþmaya girmeniz gerekirse, konuþmayý keserken yumuþak ve gönül alýcý bir cümle kullanmanýz gerekir.Hoþgörülü ve anlayýþlý hareket edin: Çoðu kez bizi sinirlendiren ve rahatsýz eden kiþilerle konuþmak zorunda kalabiliriz. Böyle durumlarda konuþulan konu ile ilgilenmeye ve saygý göstermeye gayret edin.Konuþurken dinleyenlere övgü ve iltifattan çekinmeyin: Birini haklý olarak övmek onun ilgisini kazanmak demektir. Ýnsanlara iltifat etmeyi öðrendiðiniz an, sohbetiniz de daha zenginleþir.Kendinizi birçok konuda geliþtirin: Bol bol kitap okuyun, Kur’an Meali üzerinde kafa yorun, uðraþ alanlarý (spor, müzik vb.) bulun, araþtýrýcý olun. Böylece sohbetleriniz zenginleþir, unutmayýnýz, güzel satýcý ve pazarlayýcý olmak önemlidir, ancak sermayeniz ve satacak þeyiniz kýsýtlýysa, güzel pazarlamacýlýk yetersizdir.Bu konuda deðerli Hocamýz Muhsin Bozkurt “Türkçe Dil Bayraðýmýz” baþlýðý altýnda önemli tespitlerde bulunmaktadýr:“Avrupa Parlamentosu ve AB ülkeleri Türkiye’de Kürtlerin, kendi dillerinde konuþmalarýna, eðitim yapmalarýna ve kültürlerini yaþamalarýna izin verilmediðini söylüyorlar. Kürt sorunu diye adlandýrýlan sorunun çözümlenebilmesi için etnik hak olarak Kürtçenin kullanýlmasýnýn serbest býrakýlmasýný istiyorlar. Kürtçeyi Anadolu’nun Güneydoðusunda ve Doðusunda yaþayanlarýn kimliðinin temel unsuru sayýyorlar.”[1]Hâlbuki “Türkiye – Irak – Ýran üçgeninde yerleþik bulunan çeþitli etnik topluluklarýn (Zaza, Goran, Lur, Kelhur, Beluci, Asurî, Dürzî, Feyli, Hawramani, Bahtiyari, vb.) bunlarýn hepsinin ‘Kürt’ adýyla adlandýrýlmalarý ne kadar yanlýþ, kasýtlý ve kýþkýrtýcý ise, bu topluluklarýn, birbirlerinden çok farklý olan lehçe ve dillerine, genel bir ifade ile ‘Kürtçe’ denilmesi de o derece yanlýþ ve hatalýdýr.“1597 tarihinde, Bitlis Sancaðý Beyi Þeref Han tarafýndan yazýlan Þerefname’de, ‘Kürt’ diye nitelendirilen topluluklar, konuþtuklarý dillere göre; Kurmanci, Lor, Kelhur, Goran[2] þeklinde sýnýflandýrýlmýþtýr.“Tasnifi yapýlan dillerin her biri de kendi içerisinde çeþitli konuþma gruplarýna (lehçe, þive, aðýz) ayrýlmaktadýr.”[3]“Rojgi” denilen Bitlis Kürtlerinin kendi aralarýnda kullandýklarý sözler vardýr ki bunlarý diðer yerlerdeki Kürtler anlayamamaktadýr.[4]XVI. asrýn meþhur seyyahý Evliya Çelebi, bölgeye ait izlenimlerini þöyle aktarýr: “Burada çeþitli (16 farklý) diller konuþulmakta olup bunlar: Zaza, Lulu, Hakkâri, Avniki, Mahmudi, Þirvani, Cezrevi, Pesani, Sencari, Hariri, Erdelani, Sorani, Halifi, Cenvani, Ýmadi ve Roziki lisanlarýdýr.”“Diyarbakýrlý sosyolog Ziya Gökalp de, 20. yüzyýlýn baþlarýnda bu konuyu irdelerken; Kurmanci, Zaza, Soran, Goran, Lur, Bahtiyari, Kelhur, Feyli, Lek gibi dil / (ve) lehçeleri saydýktan sonra, þu deðerlendirmeyi yapmaktadýr:“‘Kürtçenin birbirinin mensuplarý tarafýndan kat’iyyen anlaþýlmayan dört muhtelif lisana (Kurmanc, Zaza, Soran, Lur) âlem olduðu anlaþýlýyor. Bu dört lisanýn sahipleri birbirinin dillerini anlamazlar. Dolayýsýyla aradaki farklar lehçe farklarý deðil, lisan farklarýdýr. Bu dört dilin her biri, lisaniyat itibariyle müstakil bir lisandýr. Her biri müteaddit (çeþitli) lehçelerden de mürekkeptir.’[5]“Irak Kürtlerinden Prof. Tevfik Vehbi’nin tasnifi ise; 1.Zaza, 2.Goran (Hawrami, Zengene, Kakeyi, Bajelan), 3. Lurhi (Mamesani, Kelhori, Feyli, Laki, Baxtiyari), 4. Kurmanci (Bahdinan, Hekari, Asthi, Bohtan, Beyazidi), 5. Sorani (Seneyi, Suleymani, Mukri) (Tori, Ferheng, Kurdi – Týrki, Ýstanbul – 1992, s: 6,7.) þeklinde olmaktadýr.“Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi eski Genel Sekreteri Dr. Þývan da; Kurmanci, Sorani, Zazaki, Gorani, Hevramani lehçelerini saydýktan sonra, ‘Bunlarýn yaný sýra, büyük aþiretlerin ve vadilerin de kendilerine özgü birtakým þiveleri vardýr ve birbirini anlamakta zorlanýr.’[6] tespitinde bulunmaktadýr.“Nitekim yine bir Kürt orijinli olan Mesud Fani’nin; ‘Kürtçe bir göçebe dili sýnýrýný aþamamýþtýr, bunun yaný sýra da, biri diðerinden farklý birçok lehçeden oluþmaktadýr’ (Messoud Fany, La Nation Kurde et son Evolution Sociale, Paris 1933, s:85, 86; Türkçe Basým: Mesud Fani (Bilgili), Kürtler ve Sosyal Geliþimleri, Ankara 1993, s: 44)’ þeklindeki sözlerinin üzerinde de durulmasý lazýmdýr.“Öte yandan; bazý Kürtçü ideologlarýn politik çýkarlar gereði ‘Kürtçeye dâhil ettikleri (Zazaca, Goranice, Lurca, vs. gibi) bazý dilleri, Batýlý ve insaflý araþtýrmacýlardan V. Minorski, David N. Mackenzie, Joyce Blau, Karl Hadank, Oskar Mann, Meyer Benedictsen, Peter Alford Andrews vb. gibi tanýnmýþ bilim adamlarýnýn yaný sýra, bazý Kürt yazarlarý bile Kürtçenin dýþýnda tutmuþlardýr.“Örneðin; Þeref Han, Kamuran Ali bedirxan, Ciðerxwin vb. gibi bazý Kürt tarihçi ve dilcileri, Zaza dilini Kürtçeden ayýrmýþlardýr. Ayrýca, Zaza orijinli yazar ve araþtýrmacýlar da, Zazaca’nýn Kürtçeden ayrý ve baðýmsýz bir dil olduðunu vurgulamýþlardýr. “Mesud Fani’nin deyiþiyle; ‘bir göçebe dili ve aþiret sevgisi sýnýrýný aþamamýþ olan Kürtçenin, onlarca lehçe, yüzlerce þive ve aðýz farklýlýðý yansýtan özelliði, onun ‘eðitim dili’ olmasýna imkân tanýmamaktadýr.“Kürt dili için hangi lehçenin temel alýnacaðý konusu da öteden beri Kürt yazarlarý arasýnda tartýþma konusu yapýlmýþtýr. Örneðin, Iraklý Kürtler Soranice üzerinde duruyor. Celadet Bedirxan, kendi dili olan Kurmanci’nin Botan þivesini öneriyor. Kürt tarihçi M. Emin Zeki ise Mukri lehçesinde ýsrar ediyor. Ve þu gerekçeyi sunuyor: ‘Etnografik, filolojik, coðrafik durumlar, tarihi belgeler, rivayetler, toplumsal kanýtlar gösteriyor ki, Sabalah bölgesindeki Mukri Kürtleri’nin lehçelerini Kürt dili için temel olarak almamýz gerekiyor.[7] Baþka Kürt yazarlarý da daha baþka lehçeleri öne çýkarmaktadýr.“Bir ‘kabile dili’ özelliðine sahip bulunan ve adýna ‘Kürtçe’ denilen ‘Kurmanci’yi öne çýkararak, bunu yazý dili haline getirme gayreti içerisinde bulunan çevrelerin yazdýklarýný halk okuyamamakta ve anlayamamaktadýr. Çünkü en geliþmiþ lehçe olarak kabul edilen Kurmanci bile yazý diline uyarlanamamaktadýr. Kurmanci’de karþýlýðý bulunmayan kelimeler, baþka dil ve lehçelerden alýnarak dildeki yetersizlik giderilmeye çalýþýlmaktadýr.“‘Kürtçe’ adý altýnda birleþtirilmek istenen Kurmanci, Sorani, Gorani, Luri, Zazaki vb. gibi kabile dillerinin eðitim – öðretim dili olamayacaðý gerçeðini, insaflý Kürt orijinli yazar, eðitimci ve politikacýlar da hatýrlatmaktadýr. “Bölgenin coðrafi þartlarý, konuþma çeþitlerini birbirlerinden büyük farklýlýklar gösteren bir biçimde kesin sýnýrlarla ayýrmýþtýr. Öyle ki, bazý yörelerde, bir köyde konuþulan diyalekt (lehçe) ile komþu köyde konuþulan diyalekt arasýnda bile anlaþýlýrlýðýn olmadýðý anlaþýlýr. Her bir konuþma çeþidi, fonetik ve morfolojik bakýmdan ancak kendi içlerinde ortak noktalar ihtiva eden diyalektler gruplardýr. Her bir diyalektin, bir bölgede veya komþu bölgelerde çok dar bir alanda kendi içinde anlaþýlabilirliði gerçeði hesaba katýlmalýdýr.Bunun da ötesinde asýl sorun, Kurmanci’nin diðer dil veya lehçelerinin (Zazaki, Gorani, Luri, Sorani, Bahtiyari, Feyli, Leki, Kelhuri, Mukri, Þexbýzýni, vb.) halkýn hepsine dayatýlmasýnda yaþanmakta, bölgedeki diðer dilleri / lehçeleri konuþanlar, Kurmanci konuþup yazmaya zorlanmaktadýr.“(Oysa) gerçek dil, kullanýma hazýr geniþ bir kelime hazinesi olan yazýlý - eðitim lisanýdýr.“Kelime hazinesi çoðunlukla baþka dillerden çalýntýysa, cümle teþkili ve ifade þekli baþka bir dilden alýnmýþsa, morfoloji sisteminde denge yoksa, kendine ait ve dilin özelliklerini koruyan bir alfabesi bulunmuyorsa, edebiyat ve eðitim düzeyine ulaþmamýþsa, konuþulduðu yöreye göre deðiþiklikler arz ediyor ve o belirli yörede sýnýrlý kalýyorsa, bu durumlar ilkel anlaþma dillerinin tanýmýdýr. Bu iletiþim þekilleri, sadece vernaküler olup, eðitim ve kültür dili olamazlar.[8]“Ýstanbul’da kurulan Kürt Terakki ve Teavün Cemiyeti (1908) ve Kürdistan Teali Cemiyeti (1918) ile Lübnan’da teþkil edilen Hoybun Cemiyeti’nin (1927) kurucularý arasýnda yer alan Diyarbakýr / Erganili Dr. Mehmet Þükrü Sekban, 1933’te yayýnlanan kitabýnda; Irak’ta, Kürtçe konuþulan Süleymaniye ve diðer bazý kentlerde, Kürtçe eðitim yapýlmasýna raðmen hiçbir olumlu neticenin alýnamadýðýný, çünkü Kürtçenin en temel ihtiyaçlara bile kâfi gelmeyen bir dil özelliði taþýdýðýný ve bununla kültürde ilerleme saðlanamayacaðýný bizzat açýklamak zorunda kalmýþtýr.[9]“Fransa / Strasbourg Üniversitesi’nde dilbilimi profesörü olan Japon asýllý Goichi Kojima, 1970 – 1986 yýllarý arasýnda Türkiye’ye hemen her yýl yapmýþ olduðu seyahat ve incelemelerden edindiði izlenimlerini anlattýðý kitabýnda:“‘Kürtçenin bir dil deðil, ancak bir diyalektler topluluðu sayýlabileceðini, Kurmançça ve Zazacanýn gramatik özellikleri ve kökeni itibariyle büyük farklýlýklar gösterdiðini, dolayýsýyla bölge insanýnýn tamamýnýn birbiriyle anlaþmasýný saðlayabilecek ortak iletiþim yaratma özelliðinden yoksun olduðu gerçeðini, Türkiye’de üç grup Zazaca, beþ grup Kurmançça konuþulageldiðini, bunlarýn birbirlerini anlamakta güçlük çektiklerini, aslýnda Doðu ve Güneydoðu Anadolu’da her 40 – 50 km’de yeni bir ‘Kürtçe’ye rastlanýverdiðini, tüm bu dillerin yazýlý þekli olmadýðý gibi, edebiyat ve kültür dili düzeyine de gelemediklerini, bu nedenle eðitimde, ‘Kürtçe’lerden birini seçip öteki gruplara dayatmanýn ne pratik ne de insan haklarýna uygun bir iþ olamayacaðýný ortaya koymuþlardýr.[10]Paris’teki Kürdoloji Enstitüsü’nün Zazaca yazýlý metinleriyle Kirmançi’nin gerçekten tek yazýlý türü olan Süleymaniye Kirmançisi’yle yazýlmýþ metinleri Anadolu’da kime okunduysa anlamamýþtýr.“Sorun, Kojima’nýn iþaret ettiði gibi, Kirmançi diyalektlerinin neredeyse sayýsýz parçaya bölünmüþ olmasý ve temel kelime haznesinin yetersiz bulunmasý dolayýsýyla, dilbilim açýsýndan yarattýðý olaðanüstü güçlüklerden kaynaklanmaktadýr.”[11]“1996 Mart ayýnda Baþbakan Mesut Yýlmaz’ýn Iðdýr’da yaptýðý konuþmadaki açýlýmýndan sonra, Kojima’yý Türkiye’ye, Dýþiþleri Bakanlýðý’na davet ettim ve kendisine beþ Kirmançi alt grubu için ortaokullarda haftada birkaç saat okutulacak seçimlik ders kitaplarý hazýrlayýp hazýrlayamayacaðýný sordum. Gülerek buna imkân olmadýðýný, zira her alt grubun altýnda da çok sayýda birbiriyle anlaþamayan diyalektler bulunduðunu hatýrlatmýþlardýr.”[12]Bütün bu açýklamalar çerçevesinde söylenebilecek husus þudur: Her þeyden önce, onlarca dil / lehçe / diyalekt ile yüzlerce þive ve aðýzý ‘Kürtçe’ adý altýnda toplamak, bilimsel gerçeklere aykýrýdýr. Bununla birlikte, Kürt politik çevrelerince öne çýkarýlmak istenen ‘Kurmanci’ dilinin, eðitim-öðretim için yetersizliðinin yaný sýra, diðer dil / lehçe / diyalekt ve þiveleri konuþanlarýn da bu dilden (Kurmanci) eðitime tabi tutulmak istenmesi, eðitim dili yaratmak adýna yapýlan bir zorlamadan ibarettir ve ayný zamanda bölgede diðer dil ve lehçeleri ‘konuþan’ geniþ kitleleri de yok sayan anti-demokratik bir yaklaþýmdýr.”[13]Naklettiðimiz bu bilgiler doðrultusunda, önceki yýllarda Genelkurmay’ýn açýklamasý oldukça isabetli ve anlamlýdýr:“Kürt diliyle eðitim yapýlmasý ve TV yayýnlarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý pratikte mümkün deðildir. Bu zorluk beþ lehçe ve çok miktarda aðýz farklýlýðýndan ileri gelmektedir. Ayrýca Türkiye’de Türk kimliðiyle bütünleþmiþ birçok deðiþik köken aleyhine Kürt kökenli vatandaþlara ayrýcalýk tanýnmasý Anayasa’nýn eþitlik ilkesiyle baðdaþmayacaðý gibi, eðitim birliði yasasýna da uygun düþmemektedir.”Genelkurmay’ýn açýklamasýnda, Batýlý ülkelere de þu uyarýlar yapýlmýþtýr:“…Türkiye’deki devlet görevleri ve kademelerinin, köken farký gözetmeden herkese açýk olduðuna dikkat çekilen açýklamada: ‘Hangi kökenden gelirse gelsin, vatandaþlarýmýz istediði okula gidebilir, istediði mesleði seçebilir.’ Denilerek þu görüþlere yer verildi: ‘Hiç kimseye, hiçbir yerde ve hiçbir alanda yaþam, can ve mal güvencesi, hukuk ayrýmý yapýlmaz. Dillerini, konuþma ve isim koyma gibi kültürel içerikli konularda hiçbir kýsýtlama yoktur.’”[14]Sonunda, bu gerçeði kavrayanlardan biri olan mezkûr “Dr. Þükrü Mehmet Sekban, 1881’de Ergani’de doðmuþtur. 1903 yýlýnda Yüzbaþý rütbesi ile Askeri Týbbiye’den mezun olmuþtur.“…Emperyalist devletlerin el altýndan destekledikleri Kürtçülük akýmý ülkemizde baþlamýþtý. Kürtçü çevrelerle temas kuran Dr. Sekban, 1908 Ýkinci Meþrutiyeti’nden sonra kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti kurucularý arasýnda bulunmuþ, Kürtçülük davasýnýn bir numaralý savunucularýndan olmuþtur.“Ancak, derin araþtýrmalar sonucunda gerçeði gören Dr. Þükrü Mehmet Sekban, 1933 yýlýnda Paris’te Fransýzca olarak ‘La Question Kurde’ (Kürt Meselesi) adlý kitabýný yazmýþtýr. …1960 yýlýnda, Ýstanbul’da hayata gözlerini yummuþtur.“Araþtýrmasýnda, Kürtlerin büyük kýsmýnýn aslen Türk olduklarýný ilmi delilleriyle ortaya koyan Dr. Sekban, ayrýca Kürtçenin eðitim için yeterli bir dil olmadýðýný ve bir dönem Irak’ta Kürtçe eðitim denemesi yapýldýðý halde hiçbir sonuç alýnamadýðýný da özellikle vurgulamýþtýr.Eðitim dili gerçeði ve Kürtçe konusunu yakýn tarihten bir tespitle noktalayalým: (Muþ eski milletvekili Gýyasettin Emre, Menderes’le ilgili hatýralarýnda þunlarý aktarmaktadýr:“Menderes’in Kürtçe konusundaki tavrý:Sn. Baþbakan, ilk defa ziyaret ettiði Muþ’ta görülmemiþ bir kalabalýk tarafýndan karþýlanmýþ ve tren istasyonu yanýnda kurulan kürsüde, çok heyecanlý, coþturucu bir konuþma yapmýþtý.“Onun ardýndan, Meclis Baþkaný Refik Koraltan halka hitap ederken, birden bire vali, emniyet müdürü, koruma görevlileri ve polisler paniðe kapýlmýþtý. Çünkü, Menderes ortadan kaybolmuþlardý. Sonra anlaþýldý ki, Baþbakan, miting alanýndan hayli uzak bir bostanýn çadýrý altýnda, bir vatandaþla sohbet ederken bulunmuþlardý.“O sýrada, bostan sahibi vatandaþ, radyo yayýnlarýný ve Menderes’in konuþmalarýný anlayamadýklarýndan yakýnmaktaydý. Çünkü 7-8 kiþilik ailesinde, kendisinden baþka Türkçe bilen bulunmamaktaydý. Çevredeki tablo da o durumdadýr. Kýsacasý, adam Kürtçe yayýn arzusunu ve lüzumunu anlatmaya çalýþmaktaydý. “Baþbakan, Kürtçenin 4 lehçesi (Kurmançi, Gorani, Sorani, Dýmýli) olduðunu, bu ayrý lehçeleri konuþanlarýn birbirlerini zaten hiç anlamadýklarýný hatýrlatýp, ‘müþterek bir diliniz yok mu?’ sorusuna ‘Türkçe’ cevabýný alýnca da: ‘O halde, müþterek dili bir yaygýnlaþtýralým, herkes Türkçeyi konuþsun, okuyup yazsýn. Bunun için okullar açalým, böylece birbirimizle rahatça konuþuruz. Dolayýsýyla, kalkýp yeni ve ortak bir Kürtçe uydurmaktansa çocuklarýnýzýn Türkçeyi öðrenmesi daha iyi olacaktýr’ teklifi o vatandaþýn da aklýna yatmýþtýr.

    [1] Gündüz Aktan, Goichi Kojima ya da Kürtçeler, Radikal, 23 Aralýk 1998, s.11

    [2] Þeref Han, Þerefname, Çev: M. Emin Bozarslan, Ýst. – 1971, s. 22

    [3] Ziya Baran, Eðitim Dili Gerçeði ve Kürtçe, Zaman, 12 Ocak1999, s.15

    [4] Mehmet Zýllioðlu Evliya çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Cilt: 3 – 4, Üçdal Neþriyat, Ýstanbul – (Tarihsiz), s: 1168.

    [5] Ziya Gökalp, Kürt Aþiretleri Hakkýnda Sosyolojik Tetkikler -Haz: Þevket Beysanoðlu- Ýstanbul - 1992, s: 24, 25, 95, 96.


    [6] Dr. Þývan, Zmane Kurd / Kürt Dili, Ýstanbul – 1976, s: 28,29.

    [7] M. Emin Zeki, Kürdistan Tarihi, Ýstanbul – 1977, s: 174

    [8] Prof. Dr. Mehlika Aktok Kaþgarlý, Kürt Uygarlýðý ve Aðýzlarý Hakkýnda Düþünceler, Ankara 1991, s: 20 – 21

    [9] Dr. Mehmet Þükrü Sekban, …Türkçe basým: Kürt Sorunu, Ýstanbul – 1970, s: 24 – 25

    [10] Prof. Dr. Goichi Kojima, Türkiye’nin Bir Baþka Veçhesi, Japonya 1991, s: 200

    [11] Gündüz Aktan, Kojima’nýn Düþündürdükleri, Radikal, 30 Aralýk 1998, s: 11

    [12] Gündüz Aktan, Goichi Kojima ya da Kürtçeler, Radikal, 23 Aralýk 1998, s:11

    [13] Ziya Baran, Eðitim Dili Gerçeði ve Kürtçe, Zaman, 12 Ocak 1999, s: 15

    [14] Ankara – Reuters, Milliyet, 5 Aralýk 1998, s: 15



    Alýntýdýr.
    ArchCoder (09.Þubat.2015) Bunu beðendi

  2. #2
    Üye CeNGiZHaN - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)

    Forυмтυтĸυм.orɢ ~ нαyαт pαylαþтýĸçα ɢüzeldir
    Kayýt Tarihi
    24.Ocak.2015
    Nereden
    Ýstanbul
    Mesajlar
    12
    Beðendikleri
    1
    Beðenileri
    3
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    1 Thread(s)
    Tecrübe Puaný
    0

    Cevap: Türkçeyi Doðru ve Güzel Konuþmanýn Önemi

    Ben yanlýþ yazdýklarý vakit, bu konuda uyarýyorum diye bana laf eden insanlara ders olsun. )

  3. #3
    Üye ArchCoder - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)

    Forυмтυтĸυм.orɢ ~ нαyαт pαylαþтýĸçα ɢüzeldir
    Kayýt Tarihi
    02.Eylül.2014
    Mesajlar
    79
    Beðendikleri
    348
    Beðenileri
    79
    Mentioned
    20 Post(s)
    Tagged
    6 Thread(s)
    Tecrübe Puaný
    7

    Cevap: Türkçeyi Doðru ve Güzel Konuþmanýn Önemi

    @Giz immm Emeðine Saðlýk Bi'tanemm..




Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •  
Yukarý Çýk